10 Kasım 2016 Perşembe

RADİKAL KÜLTÜR SANAT 18 ŞUBAT 2000

CRR KONSER SALONUNUN KÖTÜ KADERİ
                                              
                                                                  Filiz Ali

“CRR Opera ve Senfoni Orkestrası Eski Üyeleri” imzalı bir fax geldi geçenlerde. Meğerse 1999 yılının Mayıs ayında bu orkestranın 27 üyesi ile şef Fahrettin Kerimov görevlerinden ayrılma kararı almışlar ve tabii ki bu durumu kimsenin ruhu duymamış o zaman. Ancak basına gönderilen bu fax ilgi uyandırmış ve kızılca kıyamet kopmuş, hatta şef Fahrettin Kerimov’a tehdit telefonları bile gelmeye başlamış. Ne sandınız siz, müziğin de mafyası olamaz mı yani?

1995 yılında kurulan orkestra üyelerinin ücretleri hiçbir zaman zamanında ödenmiyor, sigortaları yapılmıyor ve verilen tüm sözlere rağmen kadro verilmiyormuş. Aslında ben bu duruma hiç şaşmadım. Perşembenin geleceği Çarşambadan belliydi zaten. Yıllar önce 1991 yılında zamanın İstanbul Belediye Başkanı Nurettin Sözen, Kültür Danışmanı da Hilmi Yavuz iken bu orkestra projesini gündeme getirmiş ve ilk iş olarak da bir CCR Orkestrası yönetmeliği hazırlamıştım. O yönetmelik, öldür Allah kabul edilip imzalanamadı tabii ki. Sağcı olsun, solcu olsun yönetmelikten ödü kopar bizim siyasilerin ve bürokratların. Yönetmelik kural demektir, hak aramak demektir ve sonuçta yazılı belgedir ki yazılı belgeden de hiç hoşlanmaz yöneticilerimiz.

Nurettin Sözen ve partisi seçimlerde yenilgiye uğrayıp Refah Belediyesi işbaşına geldiğinde bir zamanlar sahne amiri olarak zar zor görev yapan Arda Aydoğan, CRR’ye Genel Sanat Yönetmeni oluverdi. Bu bir laboranta beyin ameliyatı yaptırmakla eş değer bir durumdu. Ne var ki devir menfaat devri idi. Belki bize de bir “iş” çıkar diyen müzisyen arkadaşlarımız, hatta devletlû orkestra şeflerimiz bile arkasından konuştukları yeni sanat yönetmeninin yüzüne gülmekte hiç beis görmediler.

Kurulan orkestranın bir yönetmeliği olmaması herkesin işine geliyordu. Böylece orkestra üyelerine kadro vermek, onları sigortalamak ve maaşlarını zamanında ödemek zorunda kalmıyorlar ve sürekli aba altından sopa göstererek genç müzikçilerin kişiliklerini ezme zevkini tadıyorlar, köle gibi çalıştırıyorlardı. 

Orkestranın şefi Fahrettin Kerimov, Türkiye’ye gelmeden önce dünyanın tartışmasız en saygın şeflik hocalarından biri olan Musin’in öğrencisi ve Leningrad Kirov Operasında Valeri Gergiev’in asistanı idi. Genç  bir orkestranın nasıl çalıştırılması gerektiğini, nasıl repertuar oluşturulacağını, ancak uzun süre birlikte ve planlı bir şekilde yapılan provalardan sonra doğru dürüst konserler verileceğini biliyordu. Orkestranın genç üyeleri geçim sıkıntısı çekmelerine rağmen böyle değerli bir şefle çalışarak mesleklerinin püf noktalarını öğrenmek için her türlü haksızlığa uzun süre katlanmışlar ama bir yerde bıçak kemiğe dayanmış.

Hem orkestra üyelerinin çoğunu hem de şefi tanıdığım için onların feryadına kulak veriyor ve söylediklerine inanıyorum. Müzik sanatını da piyasa işine çeviren bezirgânlardan el aman diyenlerdenim ben de. Devlet Senfoni Orkestralarının yıllardır sürüp giden sorunlarına çare bulunamamışken ve kimi çevrelerde özel orkestraların bu sorunların üstesinden geleceği sanılırken, bakın şu rezalete. İyi iş yapmak isteyenlerin hep önü kesilecek mi bu memlekette?

Parazitlerden kurtulmak için mutlaka parazitin sizin de derinizin altına girmesini beklemeyin arkadaşlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder