5 Ağustos 2010 Perşembe

ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NDE NELER OL(M)UYOR?


Atatürk Kültür Merkezi yıkılmalı mı, yıkılmamalı mı sorusunun ortamı gerdiği günlerden bu yana neredeyse 2 yıl geçti. AKM yıkımı olasılığı ve sonuçları hakkındaki son yazımı 2 Ekim 2007’de yazmışım. 1946’dan beri sürüp giden AKM sorunsalının 21. yüzyılda canlılığını ya da cansızlığını koruma konusundaki direnci gerçekten takdire şayandır. Bakıyorum, son zamanlarda konunun üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi. AKM’de 1970’lerden beri barınmakta olan Devlet Opera ve Balesi, Devlet Senfoni Orkestrası ve Devlet Tiyatrosu İstanbul’un çeşitli coğrafi bölgelerine dağılmış, can çekişmekle meşguller.

AKM binası 31 Mayıs 2008’de boşaltılmış. Yedi aydır boş duran binada tadilata yönelik bir hareket olmadığı kesin. Tadilat projesinin ya da projelerinin üzerindeki tartışmalar sürmekteymiş. Onlar tartışa dursunlar 2010 kapıda. Avrupa Kültür Merkezi olma hevesindeki İstanbul’un çağdaş anlamdaki tek sahnesi, yedi aydır proje tartışmalarının bitmesini ve harekete geçilmesini bekliyor anlaşılan. Kuş mu konduracaklar acaba AKM’ye diye merak ediyorum.

Senfoni Orkestrası ile Opera ve Bale, Üsküdar’daki eski Tekel binasına sığınmış vaziyette. Orkestra provaları orada yapılıyormuş. İdari birimler de anlaşılan Tekel binasına taşınmış. Devlet Tiyatrosu’nun yeri ise bir muamma. İnternet sitesindeki telefonlara baş vurmaya kalktığınızda karşınıza banddan kayıtlı bir ses çıkıyor ve mesaj bırakmanızı istiyor. Devlet Tiyatrosu’na şahsen ulaşamasanız da aslında halka hizmet verme görevini hakkıyla yerine getiriyor gibi görünüyor. Şişli Cevahir Sahnesi’nde hem büyüklere hem de çocuklara oyunlar sahnelenmekte. Beykoz Feridun Karakaya Sahnesi ile Harbiye Kenter Tiyatrosu’nda da hemen hergün bir oyun var.

Devlet Opera ve Balesi, Kadıköy Süreyya Opera’sına sıkışmış kalmış durumda. Yine de bu salonda temsiller verebildikleri için aslında Kadıköy Belediyesine ne kadar dua etseler azdır. Ancak Süreyya Opera sahnesinde büyük prodüksiyonları gerçekleştiremedikleri de başka bir sıkıntı konusu. Orkestra çukuruna orkestranın sığmadığı söylentileri dolaşıyor etrafta.

Gelelim, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın içler acısı durumuna. İstanbul’da AKM büyük sahnesi dışında normal bir senfoni orkestrasının sığabileceği akustik koşullara uygun sahne sayısı görünürde sadece iki. Caddebostan Kültür Merkezi, 650 kişilik bir salon. Zaten bütün konserler bu sayede tıka basa doluyormuş. Aman Ne Güzel...

Kadıköy Belediyesi bu salonu İDSO’ya ayda ancak bir kez tahsis ediyor. IDSO, 1500 kişilik Lütfi Kırdar Kültür ve Kongre Merkezi’inde Şubat ayında iki, Mart’ta bir konser verebilecek. 15 Mayıs’taki Kapanış Konseri de Lütfi Kırdar Salonunda verilebilecek. Bütün bu bilgileri internetten alabiliyoruz. Yani ben internetin yalancısıyım. Yetkililer pek konuşmak istemiyorlar.

AKM açıkken her hafta iki konser veren IDSO bu yıl Ocak ayında iki konser verebiliyor ancak. Salon kıtlığından kentimizin en eski, en kıdemli senfoni orkestrası Şubat’ta 3, Mart’ta 2, Nisan’da 1 ve Mayıs’ta 2 konser vererek sezonu kapatacak. Bence bu, Kültür Başkenti olma hevesi ve ümidi içinde olan İstanbul gibi bir dünya kenti için utanılacak bir durumdur.
AKM YIKILSIN MI?


Son bir kaç haftadır Radikal gazetesi AKM'nin artık kangrenleşmiş sorununa yeniden neşter vurmakta. Bana gelince, 2008 yılından beri AKM hakkında kaç yazı yazdım hatırlamıyorum bile. Bakalım bu sefer Radikal'in işi inatla ele alması bir işe yarayacak mı? AKM'ye opera, tiyatro, bale ve orkestra sanatçıları cesaretle ve yüksek sesle sahip çıkmadıkça pek yol alınacağını sanmam ama yine de Çetin Altan'ın dediği gibi enseyi karartmalayım. Aşağıya Milliyet gazetesinde 2008 ve 2009 yıllarında çıkan iki yazımı ekliyorum.

Filiz Ali


AKM yıkılsın mı? Neden yıkılsın ki?
Yıkılan yapının yerine yenisi yapılacak mı?
Yeni yapının projesi hazır mı?
Yeni yapının inşaatı kaç yıl sürecek?
Böyle bir yapının, özellikle sahne teknolojisi ile ilgili bütçesinin nereden, nasıl karşılanacağı belli mi?
İnşaat sürerken Devletin Opera ve Balesi, Tiyatroları, Senfoni Orkestrası ve Koroları, temsillerini, konserlerini nerede veya nerelerde verecek?
Ayazağa’daki Kültür Merkezi Projesi yıllardır uykuya yatırılmışken AKM’nin yıkılıp yeniden yapılacağına inanmamız beklenebilir mi?
Yeni Kültür Bakanı Ertuğrul Günay makul birine benziyor. Geçmişine hürmeten kendisine inanmak ister gönül. O da konuya “temkinli” yaklaşıyormuş. Aslında aklın yolu birdir ya, neyse.
AKM binasını mimari açıdan beğenmeyebilir, fonksiyonel bulmayabilirsiniz
Eskidiğine inanabilirsiniz.
Temsil ve konser sırasında sifon seslerinin duyulduğundan şikâyet edebilirsiniz -ki bu satırların yazarı yıllar önce bu şikâyeti bir yazısında dile getirmişti-.

Sahne arkasının, prova ve soyunma odalarının, depoların yetersizliğinden, bakımsızlığından dem vurabilirsiniz.
Binanın yönetiminin çağın gerisinde kaldığına değinebilirsiniz.
AKM’nin çok başlı yönetildiğinden ve bunun birimler arasındaki işbirliğini karmakarışık eylediğinden söz edebilirsiniz.
Amma, bütün bunların tek çaresinin binayı yıkmak olduğunu söyleyemezsiniz.

Şimdi bir de AKM tarihine göz alım.

Taksim Meydanına bütün büyük dünya kentlerinde olduğu gibi görkemli bir Opera Binası yapma fikri ilk kez 1930’larda oluşmuş. Binanın temeli 1946’da atılmış. Benim gençliğim Taksim Meydanındaki bitmez tükenmez inşaata bakarak geçti. Sonunda bina Atatürk Kültür Merkezi adıyla 1969’da açıldı. Açılmasıyla bir yıl sonra yanması bir oldu. Taksim Meydanındaki onarım inşaatına bakarak hayatımdan bir on yıl daha aktı gitti. Sonunda 1978’de AKM yeniden hizmete girdi.

Demek ki bu örneklerden yola çıkacak olursak, AKM’nin yıkılması ve yeniden inşa edilmesi en iyi ihtimalle ve ömrümüz vefa ederse bir on yılımızı daha Taksim’deki inşaata bakarak geçireceğimizi gösteriyor.
AKM yandığında opera temsilleri şimdiki Taksim Sahnesine alınmıştı. Derme çatma sahnede derme çatma temsillerle geçti on yıl. Senfoni konserleri ise Şan tiyatrosunda veriliyordu. İşin garibi Şan Tiyatrosu da yok artık, o da yandı. “Taksim Sahnesi var” diyecek olursanız, ne yazık ki daha geçenlerde, hem de yeni sezon başlarken sahipleri Devlet Tiyatrosu’nu çıkardı oradan. Bu durumda Devlet Opera ve Balesi, Tiyatrosu, Senfoni Orkestrası ve Korolar yakın gelecekte sokakta kalacak gibi görünüyor.
2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un sanat kurumlarını işte böyle bir gelecek bekliyor. Tebrikler…