SCHUBERT
PİYANO SONATLARI ÜZERİNE BİR DENEME
Filiz Ali
Yıllar
önce, Türkiye’deki mağazalarda klasik müzik CD kayıtlarının bulunamadığı
zamanlardan birinde, Berlin’deki devasa kültür ve sanat mağazası Dussman das Kulturkaufhaus ‘ta kitap ve
CD bolluğundan serseme dönmüş dolaşırken gözüm bir CD’ye takıldı. Berlin Duvarı
yeni yıkılmış, iki Berlin birleşmiş ve Sovyetler Birliği dağılmıştı o
sıralarda. CD’de o zamana kadar hiç adlarını duymadığım Maria
Judina, Tatiana Nikolayeva, Vladimir Sofronitzky, Jakov Flier, Maria Grinberg gibi Rus
pianistlerin kayıtları yer alıyordu.
İlk
defa adları ile karşılaştığım bu piyanistlerin, Sovyetler Birliğinin en katı
dönemlerinde, müzisyenlerin, sanatçıların, yazarların Stalin’in ağzından
çıkacak bir söz ile Sibiryada’ki çalışma kamplarına yollandıkları ya da
öldürüldükleri dönemde nasıl olmuşsa hayatta kaldıklarını ama yurt dışına
çıkmalarının yasaklandığını ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra
öğrenebilmiştik.
Stalin’nin
ölümünden (1954) sonra buzların çözüldüğü dönemde Batı, önce sadece piyanist Emil
Gilels ve kemancı David Oistrakh
sonra da Sviatoslav Richter ile
tanışmıştı. Gilels, Richter ve Oistrakh devletler arası kültürel ilişkiler
çerçevesinde Ankara ve İstanbul’a da o
yıllarda bir kaç kez gelerek müzik çevrelerini hayran bırakmışlardı ama ben bu
CD’deki piyanistlerin hiç birini tanımıyordum.
Oysa
bu piyanistler ondokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla doğru gelişen Moskova ve
St. Petersburg Konservatuarları geleneğinin “Altın Kuşak” piyanistleriydi. Çoğu
Goldenweiser, Heinrich Neuhaus, Feinberg gibi efsanevi hocaların
sınıflarında yetişmişler, Rimsky-Korsakov,
Glazunov geleneğinin havasını solumuşlardı. CD’de yer alan piyanistler arasında ilk
dikkatimi çeken Vladimir Sofronitsky
oldu.
Sofronitsky (1901-1961) Birinci Dünya Savaşı ve
Sovyet Devrimi ile altüst olan St. Petersburg o zamanki adıyla Petrograd
konservatuarında besteci Shostakovich
ve piyanist Maria Judina ile sınıf arkadaşıymış. Aynı sınıfta Vladimir Horowitz de varmış. Savaş,
ardından devrim sancıları sürerken Alexander
Scriabin’in kızı Elena ile
evlenmiş. Scriabin’in tüm piyano eserlerinin bir numaralı yorumcusu kabul
edilmiş Sofronitsky. 1960’ta, ölümünden bir yıl önce Moskova’da verdiği dillere
destan Scriabin resitalini bugün internetten veya “Legendary Scriabin Recital
8.6.1958” başlıklı CD Albümünden dinleyebiliyoruz.
Sanatçının
yine dillere destan repertuarında Chopin ve Schubert’in de bütün eserleri var.
Chopin’in ölümünün 100. Yıldönümü dolayısıyla Moskova Konservatuarı büyük
salonunda beş gece üstüste verdiği Chopin resitalleri ve 1953’te Schubert’in
ölümünün 150. Yılı dolayısıyla bestecinin eserlerini yorumladığı konserler hâlâ
belleklerde.
İşte
bu Sofronitsky, Schubert’in son piyano sonatlarından Si bemol Majör D960
sonatını çalıyordu elimdeki CD’de. Çok uzun bir sonattı bu. Neredeyse kırk (40)
dakika sürüyordu. Sadece birinci bölüm onbeş (15) dakikaydı. Çeşitli
piyanistlerin tempo anlayışına göre bazen bu süre yirmi (20) dakikayı
buluyordu. Sofronitsky’nin yorumundan sonatın ikinci bölümü olan “Andante
Sostenuto”yu ilk dinlediğimde daha önce
benzerini hiç hissetmediğim bir hüzün kaplamıştı içimi. Sağ eldeki sâkin
ama arada bir asabileşen melodik çizginin altında sol elin tüğ gibi hafif
olmakla birlikte geniş atlamaları aslında müzik yazısı olarak son derece sade
olmakla birlikte dinleyeni tedirgin edercesine karmaşık duyguları tetikliyebiliyordu. Üçüncü bölümde ise birinci ve ikinci bölümün insanın üstüne çöken ağır havasını
oyuncu, şakacı, hafif bir “Scherzo” ile dengeliyordu besteci.
Schubert,
son bölüm “Allegro ma troppo” ile bir süre Scherzo’un neşeli havasını
sürdürürken gitgide sabırsızlaşan modülasyonların ardından ani patlamalarla
dinleyeni şaşırtmaya devam ediyordu . Besteci, sanki eserin son bölümünde iç
dünyasındaki gerilimleri, gelgitleri kimi zaman şakacı kimi zaman patlamaya
hazır bir ruh haliyle ve bütün açıklığı ile sergilemişti.
Hiç
tanımıyordum bu sonatı. Schubert’in piyano sonatları hakkında uzun zaman
önceden oluşmuş hafif küçümseyici tavır piyanistik çevrelerde geçerliydi o
sıralarda. Schubert’in “sonat stilinin yeterince gelişmediği”, Beethoven
sonatlarını “kendine örnek aldığı, ama başarılı olamadığı” “piyanistik açıdan
acemilikler” içerdiği kanısı hayli güçlüydü. Çoğu konservatuarın piyano öğrencileri için oluşturduğu müfredat
programlarında da Schubert piyano sonatları bulunmazdı. Impromptue ve Moment Musicaux tamam ama sonat yok.
Yirminci
yüzyılda Schubert ‘in piyano sonatlarının tümünün ilk ses kayıtlarını gerçekleştirerek konser
piyanistlerinin dağarına katan piyanistler önce Arthur Schnabel (1882-1951) sonra Wilhelm Kempf (1895-1991) olmuştu. Ne var ki o yıllarda Avrupa ile
Sovyetler Birliği arasında demirden bir perde vardı. Ne Batı’dan Doğu’ya, ne de
Doğu’dan Batı’ya su sızmazdı. Schnabel ve
Kempf Batı’da plak kayıtları ile Schubert’in
piyano sonatlarını daha geniş bir kitleye tanıttıkları sırada, Doğu’da da Sofronitsky, Maria Judina, Tatiana Nikolayeva, Richter gibi piyanistler resital
programlarına mutlaka Schubert piyano sonatlarını koyuyorlardı. Ne kadar
şanslıyız ki audio da olsa çoğu konser sırasında canlı olarak kaydedilen bu
eserleri şimdi youtube kanalında izleyip, dinleyebiliyoruz.
Yukarda
adı geçen piyanistlerin her birinin Schubert’in Si Bemol Majör D960 piyano
sonatına yaklaşımlarının çok farklı olduğunu internetteki kayıtlar sayesinde
inceleyebiliyoruz şimdi. Örneğin Maria
Judina ve Sviatoslav Richter’in
sonatın birinci bölümünde tercih ettikleri tempoların eserin melankolik hatta
karamsar ruhunu daha da belirginleştirecek derecede ağır olmasını
yadırgayabiliyoruz. Judina’nın yorumu ile bölüm yirmi iki (22) dakika sürüyor.
Richter bölümü daha da ağırlaştırıp yirmi dört (24) dakikaya ulaşıyor.
Arthur
Schnabel ve Wilhelm Kempf’e dönecek olursak her ikisinin de Alman okulunun werktreue yani “yapıta bağlılık ya da
notaya sadakat” diye çevirebileceğimiz yorum geleneğinden geldikleri hemen
belli oluyor icralarında. Ancak her iki piyanistin de aynı zamanda on dokuzuncu
yüzyılın özgür romantizminin takipçisi olduklarını unumamak gerek.
Evet,
“notaya sadakat” ama aynı zamanda notada yazılı olmayanı hissedebilmek, Schubert’in
herşeyden önce bir şarkı yani “lied” bestecisi olduğunun bilincinde olarak ezgi
çizgisine şarkı söyletmek, sonatın ilk ölçülerinde başlayıp bütün bölüm boyunca
sol elde devam edegelen tekrarları biteviyelikten arındırmak, işte usta
yorumculuk bu olsa gerek.
Yirminci
yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar geçen neredeyse üç çeyrek yüzyıllık
süre içinde Schubert’in piyano sonatlarını konserlerinde icra ederek ve
kaydederek uzmanlaşan piyanistler arasında en önde Alfred Brendel, ardından da
Andras Schiff geliyor akla. Mitsuko Uchida ve Maria Joao Pires’in de ilgi
çekici yorumları var. Dünya müzik
çavrelerinin en yakından tanıdığı ve On parmağında yirmi marifet olan Daniel
Barenboim doğaldır ki Schubert’in bütün piyano eserlerini kaydederek daha önce
sözünü ettiğimiz piyanistleri yaya bırakmıştır.
Ne
var ki benim kişisel tercihim yine de Maria Judina, Sviatoslav Richter ve
Schnabel’den yana.
Artur Schnabel plays Schubert Sonata in B flat Major
D 960 (1/3)
Schubert:
Sonata in B Flat D 960 (2/4) - Artur
Schnabel 1882-1951
Schubert
son. D 960 Maria Yudina 1899-1970
Schubert
D 960 Sofronitsky 1901-1961
Horowitz - Schubert: Piano Sonata, D 960 1903-1989
Schubert
- Piano sonata D.960 - Richter
studio 1972 1915-1997
Tatiana Nikolayeva plays Schubert Sonata D.960 1924-1993
Brendel plays Schubert - Piano Sonata D 960
(Audio 1931
Schubert
- Sonata N. 21, D 960 - Pires [1/5] 1944
Schubert
Sonata n 21 in si bem magg D960 Andras
Schiff pf 1953
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder