26 Mart 2018 Pazartesi


SCHUBERT PİYANO SONATLARI ÜZERİNE BİR DENEME
                                                                        Filiz Ali
Yıllar önce, Türkiye’deki mağazalarda klasik müzik CD kayıtlarının bulunamadığı zamanlardan birinde, Berlin’deki devasa kültür ve sanat mağazası Dussman das Kulturkaufhaus ‘ta kitap ve CD bolluğundan serseme dönmüş dolaşırken gözüm bir CD’ye takıldı. Berlin Duvarı yeni yıkılmış, iki Berlin birleşmiş ve Sovyetler Birliği dağılmıştı o sıralarda. CD’de o zamana kadar hiç adlarını duymadığım  Maria Judina, Tatiana Nikolayeva, Vladimir Sofronitzky, Jakov Flier, Maria Grinberg  gibi  Rus pianistlerin kayıtları yer alıyordu.

İlk defa adları ile karşılaştığım bu piyanistlerin, Sovyetler Birliğinin en katı dönemlerinde, müzisyenlerin, sanatçıların, yazarların Stalin’in ağzından çıkacak bir söz ile Sibiryada’ki çalışma kamplarına yollandıkları ya da öldürüldükleri dönemde nasıl olmuşsa hayatta kaldıklarını ama yurt dışına çıkmalarının yasaklandığını ancak Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra öğrenebilmiştik.

Stalin’nin ölümünden (1954) sonra buzların çözüldüğü dönemde Batı, önce sadece piyanist  Emil Gilels ve kemancı David Oistrakh sonra da Sviatoslav Richter ile tanışmıştı. Gilels, Richter ve Oistrakh devletler arası kültürel ilişkiler çerçevesinde  Ankara ve İstanbul’a da o yıllarda bir kaç kez gelerek müzik çevrelerini hayran bırakmışlardı ama ben bu CD’deki piyanistlerin hiç birini tanımıyordum.

Oysa bu piyanistler ondokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla doğru gelişen Moskova ve St. Petersburg Konservatuarları geleneğinin “Altın Kuşak” piyanistleriydi. Çoğu Goldenweiser, Heinrich  Neuhaus, Feinberg gibi efsanevi hocaların sınıflarında yetişmişler, Rimsky-Korsakov, Glazunov geleneğinin havasını solumuşlardı.  CD’de yer alan piyanistler arasında ilk dikkatimi çeken Vladimir Sofronitsky oldu.

Sofronitsky (1901-1961) Birinci Dünya Savaşı ve Sovyet Devrimi ile altüst olan St. Petersburg o zamanki adıyla Petrograd konservatuarında besteci Shostakovich ve piyanist Maria Judina ile sınıf arkadaşıymış. Aynı sınıfta Vladimir Horowitz de varmış. Savaş, ardından devrim sancıları sürerken Alexander Scriabin’in kızı Elena ile evlenmiş. Scriabin’in tüm piyano eserlerinin bir numaralı yorumcusu kabul edilmiş Sofronitsky. 1960’ta, ölümünden bir yıl önce Moskova’da verdiği dillere destan Scriabin resitalini bugün internetten veya “Legendary Scriabin Recital 8.6.1958” başlıklı CD Albümünden dinleyebiliyoruz.

Sanatçının yine dillere destan repertuarında Chopin ve Schubert’in de bütün eserleri var. Chopin’in ölümünün 100. Yıldönümü dolayısıyla Moskova Konservatuarı büyük salonunda beş gece üstüste verdiği Chopin resitalleri ve 1953’te Schubert’in ölümünün 150. Yılı dolayısıyla bestecinin eserlerini yorumladığı konserler hâlâ belleklerde.

İşte bu Sofronitsky, Schubert’in son piyano sonatlarından Si bemol Majör D960 sonatını çalıyordu elimdeki CD’de. Çok uzun bir sonattı bu. Neredeyse kırk (40) dakika sürüyordu. Sadece birinci bölüm onbeş (15) dakikaydı. Çeşitli piyanistlerin tempo anlayışına göre bazen bu süre yirmi (20) dakikayı buluyordu. Sofronitsky’nin yorumundan sonatın ikinci bölümü olan “Andante Sostenuto”yu ilk dinlediğimde daha önce  benzerini hiç hissetmediğim bir hüzün kaplamıştı içimi. Sağ eldeki sâkin ama arada bir asabileşen melodik çizginin altında sol elin tüğ gibi hafif olmakla birlikte geniş atlamaları aslında müzik yazısı olarak son derece sade olmakla birlikte dinleyeni tedirgin edercesine karmaşık duyguları tetikliyebiliyordu. Üçüncü bölümde ise birinci ve ikinci bölümün insanın üstüne çöken ağır havasını oyuncu, şakacı, hafif bir “Scherzo” ile dengeliyordu besteci.

Schubert, son bölüm “Allegro ma troppo” ile bir süre Scherzo’un neşeli havasını sürdürürken gitgide sabırsızlaşan modülasyonların ardından ani patlamalarla dinleyeni şaşırtmaya devam ediyordu . Besteci, sanki eserin son bölümünde iç dünyasındaki gerilimleri, gelgitleri kimi zaman şakacı kimi zaman patlamaya hazır bir ruh haliyle ve bütün açıklığı ile sergilemişti.

Hiç tanımıyordum bu sonatı. Schubert’in piyano sonatları hakkında uzun zaman önceden oluşmuş hafif küçümseyici tavır piyanistik çevrelerde geçerliydi o sıralarda. Schubert’in “sonat stilinin yeterince gelişmediği”, Beethoven sonatlarını “kendine örnek aldığı, ama başarılı olamadığı” “piyanistik açıdan acemilikler” içerdiği kanısı hayli güçlüydü. Çoğu konservatuarın  piyano öğrencileri için oluşturduğu müfredat programlarında da Schubert piyano sonatları bulunmazdı. Impromptue ve Moment Musicaux tamam ama sonat yok.

Yirminci yüzyılda Schubert ‘in piyano sonatlarının tümünün  ilk ses kayıtlarını gerçekleştirerek konser piyanistlerinin dağarına katan piyanistler önce Arthur Schnabel (1882-1951) sonra Wilhelm Kempf (1895-1991) olmuştu. Ne var ki o yıllarda Avrupa ile Sovyetler Birliği arasında demirden bir perde vardı. Ne Batı’dan Doğu’ya, ne de Doğu’dan Batı’ya su sızmazdı. Schnabel ve Kempf Batı’da plak kayıtları ile Schubert’in piyano sonatlarını daha geniş bir kitleye tanıttıkları sırada, Doğu’da da Sofronitsky, Maria Judina, Tatiana Nikolayeva, Richter gibi piyanistler resital programlarına mutlaka Schubert piyano sonatlarını koyuyorlardı. Ne kadar şanslıyız ki audio da olsa çoğu konser sırasında canlı olarak kaydedilen bu eserleri şimdi youtube kanalında izleyip, dinleyebiliyoruz.
Yukarda adı geçen piyanistlerin her birinin Schubert’in Si Bemol Majör D960 piyano sonatına yaklaşımlarının çok farklı olduğunu internetteki kayıtlar sayesinde inceleyebiliyoruz şimdi. Örneğin Maria Judina ve Sviatoslav Richter’in sonatın birinci bölümünde tercih ettikleri tempoların eserin melankolik hatta karamsar ruhunu daha da belirginleştirecek derecede ağır olmasını yadırgayabiliyoruz. Judina’nın yorumu ile bölüm yirmi iki (22) dakika sürüyor. Richter bölümü daha da ağırlaştırıp yirmi dört (24) dakikaya ulaşıyor.

Arthur Schnabel ve Wilhelm Kempf’e dönecek olursak her ikisinin de Alman okulunun werktreue yani “yapıta bağlılık ya da notaya sadakat” diye çevirebileceğimiz yorum geleneğinden geldikleri hemen belli oluyor icralarında. Ancak her iki piyanistin de aynı zamanda on dokuzuncu yüzyılın özgür romantizminin takipçisi olduklarını unumamak gerek.
Evet, “notaya sadakat” ama aynı zamanda notada yazılı olmayanı hissedebilmek, Schubert’in herşeyden önce bir şarkı yani “lied” bestecisi olduğunun bilincinde olarak ezgi çizgisine şarkı söyletmek, sonatın ilk ölçülerinde başlayıp bütün bölüm boyunca sol elde devam edegelen tekrarları biteviyelikten arındırmak, işte usta yorumculuk bu olsa gerek.

Yirminci yüzyılın ikinci yarısından günümüze kadar geçen neredeyse üç çeyrek yüzyıllık süre içinde Schubert’in piyano sonatlarını konserlerinde icra ederek ve kaydederek uzmanlaşan piyanistler arasında en önde Alfred Brendel, ardından da Andras Schiff geliyor akla. Mitsuko Uchida ve Maria Joao Pires’in de ilgi çekici yorumları var.  Dünya müzik çavrelerinin en yakından tanıdığı ve On parmağında yirmi marifet olan Daniel Barenboim doğaldır ki Schubert’in bütün piyano eserlerini kaydederek daha önce sözünü ettiğimiz piyanistleri yaya bırakmıştır.
Ne var ki benim kişisel tercihim yine de Maria Judina, Sviatoslav Richter ve Schnabel’den yana.


Artur Schnabel plays Schubert Sonata in B flat Major D 960 (1/3)
Schubert: Sonata in B Flat D 960 (2/4) - Artur Schnabel 1882-1951
Schubert son. D 960 Maria Yudina                                    1899-1970
Schubert D 960 Sofronitsky                                                        1901-1961
Horowitz - Schubert: Piano Sonata, D 960                   1903-1989
Schubert - Piano sonata D.960 - Richter studio 1972      1915-1997
Tatiana Nikolayeva plays Schubert Sonata D.960         1924-1993
Brendel plays Schubert - Piano Sonata D 960 (Audio      1931
Schubert - Sonata N. 21, D 960 - Pires [1/5]                1944
Schubert Sonata n 21 in si bem magg D960 Andras Schiff pf  1953



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder