5 Ağustos 2010 Perşembe

AKM YIKILSIN MI?


Son bir kaç haftadır Radikal gazetesi AKM'nin artık kangrenleşmiş sorununa yeniden neşter vurmakta. Bana gelince, 2008 yılından beri AKM hakkında kaç yazı yazdım hatırlamıyorum bile. Bakalım bu sefer Radikal'in işi inatla ele alması bir işe yarayacak mı? AKM'ye opera, tiyatro, bale ve orkestra sanatçıları cesaretle ve yüksek sesle sahip çıkmadıkça pek yol alınacağını sanmam ama yine de Çetin Altan'ın dediği gibi enseyi karartmalayım. Aşağıya Milliyet gazetesinde 2008 ve 2009 yıllarında çıkan iki yazımı ekliyorum.

Filiz Ali


AKM yıkılsın mı? Neden yıkılsın ki?
Yıkılan yapının yerine yenisi yapılacak mı?
Yeni yapının projesi hazır mı?
Yeni yapının inşaatı kaç yıl sürecek?
Böyle bir yapının, özellikle sahne teknolojisi ile ilgili bütçesinin nereden, nasıl karşılanacağı belli mi?
İnşaat sürerken Devletin Opera ve Balesi, Tiyatroları, Senfoni Orkestrası ve Koroları, temsillerini, konserlerini nerede veya nerelerde verecek?
Ayazağa’daki Kültür Merkezi Projesi yıllardır uykuya yatırılmışken AKM’nin yıkılıp yeniden yapılacağına inanmamız beklenebilir mi?
Yeni Kültür Bakanı Ertuğrul Günay makul birine benziyor. Geçmişine hürmeten kendisine inanmak ister gönül. O da konuya “temkinli” yaklaşıyormuş. Aslında aklın yolu birdir ya, neyse.
AKM binasını mimari açıdan beğenmeyebilir, fonksiyonel bulmayabilirsiniz
Eskidiğine inanabilirsiniz.
Temsil ve konser sırasında sifon seslerinin duyulduğundan şikâyet edebilirsiniz -ki bu satırların yazarı yıllar önce bu şikâyeti bir yazısında dile getirmişti-.

Sahne arkasının, prova ve soyunma odalarının, depoların yetersizliğinden, bakımsızlığından dem vurabilirsiniz.
Binanın yönetiminin çağın gerisinde kaldığına değinebilirsiniz.
AKM’nin çok başlı yönetildiğinden ve bunun birimler arasındaki işbirliğini karmakarışık eylediğinden söz edebilirsiniz.
Amma, bütün bunların tek çaresinin binayı yıkmak olduğunu söyleyemezsiniz.

Şimdi bir de AKM tarihine göz alım.

Taksim Meydanına bütün büyük dünya kentlerinde olduğu gibi görkemli bir Opera Binası yapma fikri ilk kez 1930’larda oluşmuş. Binanın temeli 1946’da atılmış. Benim gençliğim Taksim Meydanındaki bitmez tükenmez inşaata bakarak geçti. Sonunda bina Atatürk Kültür Merkezi adıyla 1969’da açıldı. Açılmasıyla bir yıl sonra yanması bir oldu. Taksim Meydanındaki onarım inşaatına bakarak hayatımdan bir on yıl daha aktı gitti. Sonunda 1978’de AKM yeniden hizmete girdi.

Demek ki bu örneklerden yola çıkacak olursak, AKM’nin yıkılması ve yeniden inşa edilmesi en iyi ihtimalle ve ömrümüz vefa ederse bir on yılımızı daha Taksim’deki inşaata bakarak geçireceğimizi gösteriyor.
AKM yandığında opera temsilleri şimdiki Taksim Sahnesine alınmıştı. Derme çatma sahnede derme çatma temsillerle geçti on yıl. Senfoni konserleri ise Şan tiyatrosunda veriliyordu. İşin garibi Şan Tiyatrosu da yok artık, o da yandı. “Taksim Sahnesi var” diyecek olursanız, ne yazık ki daha geçenlerde, hem de yeni sezon başlarken sahipleri Devlet Tiyatrosu’nu çıkardı oradan. Bu durumda Devlet Opera ve Balesi, Tiyatrosu, Senfoni Orkestrası ve Korolar yakın gelecekte sokakta kalacak gibi görünüyor.
2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’un sanat kurumlarını işte böyle bir gelecek bekliyor. Tebrikler…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder