10 Kasım 2016 Perşembe

Radikal Ek 14 Kasım 1999

İstanbul’un artık bir de Filarmoni Orkestrası var...
                                                                                                          Filiz Ali
Kültür Bakanlığına bağlı Devlet Senfoni Orkestralarına rakip çıkan bir özel Filarmoni Orkestrası var artık İstanbul’un. Filarmoni Orkestraları 19. yüzyıl Avrupa’sında palazlanmaya başlayan kent burjuvazisinin, aristokrat sınıfın tekelinde olan “müzik işini” ele geçirmek isteği ile ortaya çıkan ve kentin önde gelen müzikseverlerinin bir filarmoni  derneği kurmaları sonucu oluşturulan özel orkestralardır.
Böylece saray orkestralarının, saray operalarının yerini filarmoni derneği orkestraları ile opera dernekleri alır 19. yüzyılda. Müzikseverlik  geleneği devam ediyor batıda. Ama bir farkla.  Bugün, hem Avrupa’da hem Amerika’da görülen gerçek şu ki, artık filarmoni dernekleri, tek başlarına koskoca filarmoni orkestralarını ayakta tutamıyorlar. Özerkliklerinden ödün vermemeye özen göstererek bulundukları eyaletten, belediyeden, devletten yardım alabilmek için özel bürolar kurup her yıl kapı kapı dolaşarak orkestralarına, operalarına yardım topluyorlar.
Bizim durumumuza bakacak olursak, henüz 19. yüzyıl Avrupa’sında yaşanmış olan, saraydan - ya da bir başka bakışla devletten - kopma aşamasında olduğumuzu görürüz.
Yeni gelişmekte olan taze burjuvazimizin yaşam kalitesi özlemleri içine bir de filarmoni orkestrasını katmış olması nereden bakarsanız bakın olumlu bir gelişmedir sonuçta. Ne var ki, devletten kopmak o kadar kolay değildir. Sonuçta döner dolaşır yine devletin Atatürk Kültür Merkezine muhtaç oluverirsiniz.
O kültür merkezi ki 1980 ile 1990 yılları arasında tam on yıl boyunca eleştirilerimizle hiç yılmadan  düzeltmeye çalıştığımız kusurlarına 1990 ile 2000 yılları arasında da sımsıkı sadık kalmış, hatta kusurlarını daha da kemikleştirmiş bir yapıdır.
Sahneye yine hiç utanmadan, İstanbul gibi “multi” zengin bir kente hiç yakışmayacak perişanlıkta, cilası yıllar önce silinmiş, çentikleri, çizikleri, yara, bereleri ile bit pazarında bile kimsenin yüzüne bakmayacağı, akort tutmayan bir emekli konser piyanosunu çıkartabilen bir yapıdır bu AKM. Kim bilir hangi nedenle konser kabuğu da yerinde değildir. Böylece orkestranın sesi  arkadaki yamalı siyah fon perdesine çarptıktan sonra son bir hamle ile sahne boşluğunda yitip gider. 
Demek ki, batıdaki müzikseverler kendi devlet, belediye ve eyalet yöneticilerinden yardım ve anlayış görürlerken , bizim devlet veya belediyelerimizin kültür ve sanatla ilgili yöneticileri müzikseverlerimizin bağımsız girişimlerine pek yüz vermemektedirler.
Böylece, bağımsız müzikseverlerin, bağımsız konser salonlarına gereksinimleri olduğu gerçeği de kaçınılmaz biçimde karşımıza çıkıveriyor.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası konserlerini Anadolu yakasına da taşıyacakmış. Köprüler, Boğazın iki yakasını yakınlaştıracağına uzaklaştıracak diye ter ter tepinen köprü eleştirmenleri ne denli haklıymış meğer. Sahiden de Anadolu yakası başka bir şehir oldu sanki.  İşte bu nedenden Senfonik Müziği Kadıköylülerin ayağına götürecek Borusan; ve konserler emektar Kadıköy Halk Eğitim Merkezi  (eski Halkevi) salonunda verilecek.
Rahmetli Cemal Reşit Rey’i anmanın tam sırası şimdi. Cemal Bey başta olmak üzere Halit Ziya Uşaklıgil, Nadir Nadi, Afif Tektaş, Bedri Nedim Göknil, Lütfü Kırdar, v.b. gibi isimlerin bir araya gelerek yarattıkları, şimdi artık ismi olup da cismi olmayan Türkiye Filarmoni Derneği’nin kuruluş hazırlıkları 1944 yılına rastlar. 1945’de ise hem dernek hem de orkestrası yani İstanbul Şehir Orkestrası kurulmuştur.
Anadolu yakasında konserler verme fikrinin de babası olan Cemal Bey, Dr. Fahri Atabek’in Belediye Başkanlığı sırasında orkestrasıyla Zeynep Kamil Hastanesi salonunda konserler verir.
Bunca yıl ve bunca badireden sonra Cemal Reşit Rey’in başlattığı özel müzik yolculuğunu kaldığı yerden sürdürmek meğerse Borusan gibi bir kuruluşa kısmetmiş.
Şimdilik, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrasına, İstanbullu müzikseverler ve müzisyenler adına Boğazın iki yakasına da “hoş geldin” diyor, ömrünün uzun, gönlünün zengin, dinleyicisinin bol, başarı ve niteliğe yönelik ilkelerinin sağlam olmasını diliyorum.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder