22 Kasım 2013 Cuma

OLUMLU TİTREŞİMLERİN İLK ON YILI

14 Mart 1999 Radikal

Henüz Babylon’un dünyaya gelmediği tarihlerde yazılmış olan bu yazıyı 21 Kasım 2013’de sonsuzluğa uğurladığımız sevgili Mehmet Uluğ için yeniden hatırlayalım istedim.

1990 sonbaharıydı. Gaddar Nuri (Belediye Başkanı Dr. Nurettin Sözen), Mefisto Hilmi (Kültür İşleri Daire Başkanı şair Hilmi Yavuz), Dâhi Tintin (başkanın danışmanı Biltin Toker) işbaşındaydı. Tiyatro mütercimi Lady Macbeth hanımın (Şehir Tiyatroları Müdürü Gencay Gürün) dolduruşuna gelmiş ve sosyal demokrat bir bilinçle kuyumu kazmaya başlamışlardı. Ben ve ekibim Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nu bir Carnegie Hall kıvamına getirme derdine düşmüştük saf saf. İdealizmimiz had safhadaydı ama dörtlü çete iş başındaydı!
Bir gün odamın kapısından içeri upuzun boylu, çok zayıf bir delikanlı girdi. Amerika’dan yeni gelmiş. Kardeşi ve bir okul arkadaşıyla konser düzenleme şirketi kurmuşlar. Adını hiç duymadığım (ama Teoman Madra’nın mutlaka duyduğu) bir takım ultra avant-garde cazcıları İstanbul’a getirip bizim salonda konser vermelerini istiyormuş. Ne yalan söyleyeyim oğlanı pek ciddiye almadım önce. Üstüne üstlük sonradan görme sosyal demokrat patronlarımın böyle ultra modern cazı yeterince halkçı bulmayacakları ve benim kabahatler haneme bir çentik daha atacakları endişesi vardı içimde. Önlem alma açısından “Salonun kirasını nasıl ödeyeceksiniz?” gibi caydırıcı sözler söylemiş olabilirim o anda. Ne var ki, adının Mehmet Uluğ olduğunu öğrendiğim bu genç adam benim suratsızlığımdan yılmadı. Geldi, gitti ve sonunda salonu almayı başardı.
Bu arada Pozitif’in öteki ortakları Cem Yegül ve Mehmet’in kardeşi Ahmet Uluğ ile de tanıştık. O yıl (1990) Positive Vibrations Contemporary Music Series adı altında düzenledikleri dört konserin ikisinde bizim salonu yani CRR’yi kullandılar. Acayip çalışıyor, konser broşürlerine acayip reklam buluyorlardı. Çeşitli akımlara öncülük etmiş sanatçılara yöneliyor, ticari kaygıdan öte sanatsal niteliğe önem veriyorlar. Ben de aynı kafadaydım ve belki de bu yüzden Pozitif’in geleceğinden pek umutlu değildim. Ne var ki zaman beni yalancı çıkardı.
Ertesi yıl (1991) işi iyice büyüttüler ve Akbank Caz Festivali’ni düzenlemeye başladılar. İşbirliğimiz devam ediyordu ama çocuklara bizim salon dar geliyor, başka mekanlara da yayılmaya başlıyorlardı. Efes Pilsen Blues Festivali’ni Hilton Kongre ve Sergi Salonu’nda düzenlediler örneğin. Ben CRR’den ayrıldıktan sonra da CRR ile işbirlikleri sürdü. Akbank, Sisley, Parliament, Pozitif-CRR caz festivallerine bir de Fuji Film World Music Days eklendi.
1998’e gelindiğinde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin Eskişehir hatta Bükreş’te konserler düzenleyerek kendilerini kanıtlayan Pozitif’çiler hayatımızı “Olumlu Titreşimler”le renklendirmişlerdi. Aradan geçen 10 yıl Cem ile Ahmet’in işkolik olmalarını sağlarken, Mehmet de çocuk sahibi olmuştu. Bu arada işlerin boyutlarını büyütmüş, farklı projelere yönelerek kurumsallaşmaya doğru dolu dizgin yol almaya başlamışlardı. İstanbul Müzik Şenliği gibi resmen “her telden çalan” yerli yabancı bir sürü müzikçiyi bir araya getiren bir organizasyonu iki yıl üst üste düzenlemiş olmaları bile bir mucizeydi.
Dünyadaki “etnik müziğe yöneliş” merakının ve son yıllarda bu merakın Osmanlı ve Türk müziğine kanca atmasının önemini erkenden yakalamıştı Pozitif’in beyin takımı. L’Orient Imaginaire, Sarband, The Burning Bush ya da Anatolia, Bosphorus gibi yerli, yabancı müzik toplulukları doğu-batı müziklerini doğu-batı enstrumanlarıyla sentezlemekteler nicedir. Şimdi Pozitif aynı harmanlamayı  caz müziğine uygulayanları Doublemoon markası altında kayda alıyor. Böylece Craig Harris ile Barbaros Erköse’yi, Brooklyn Funk Essentials ile Laço Tayfa çingene topluluğunu ya da Burhan Öçal ile Jamaaladeen Tacuma’yı aynı CD’de bir arada bulma ve dinleme olanağımız var artık.
Nereden bakarsanız bakın, doğu-batı uyuşmasının başarıyla gerçekleşmesinin daha çok birbirini dinlemekten, sofrada tuzu ve ekmeği daha çok paylaşmaktan geçeceğine inanıyorum. Pozitif, ikinci 10 yılında bunu da başarabilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder