3 Haziran 2011 Cuma


RENEE FLEMING
Filiz Ali
19.05.2011
Renée Fleming
Maria Callas
Yüzlerce opera şarkıcısı arasından sıyrılıp en tepeye tırmanabilmenin sırrı ne olabilir acaba? Böyle bir sorunun yanıtını bulmak için opera dünyasının derinliklerine inmekte yarar var. BBC Müzik Dergisi 2007 yılında bir anket yapmış ve 20 opera eleştirmenine 20. yüzyılın en tepedeki 10 sopranosunun isimlerini alt alta sıralamalarını istemiş. 20 opera eleştirmeninin de oy birliği ile zirveye yerleştirdiği soprano tabii ki Maria Callas olmuş. Ancak aynı eleştirmenler Maria Callas’ın 20. yüzyılın en pürüzsüz sesi olmadığında da hem fikirmişler. Ne var ki Callas’ın ses rengi çok özel, sahnesi de mükemmeldi. Ayrıca 1950’lerden itibaren kalitesi gitgide gelişen plak kayıt teknolojisi, onun bu dönemde yaptığı komple opera kayıtlarıyla milyonlarca dinleyiciye ulaşmasını sağlamıştı. Maria Callas’ın özel hayatı, Yunanlı armatör Onassis ile yaşadığı büyük aşk, ardından Onassis’in onu terketmesi, üstelik bir suikasta kurban giden Amerikan Başkanı Kennedy’nin dul eşi Jacquline Kennedy ile evlenmesi, opera dünyası ile hiç ilgisi olmayan geniş bir meraklı kitlesinin de Callas’ı tanımasına yol açmıştı.
Jacquline Kennedy ve Onassis

Anket sonuçları yayınlandıktan sonra opera severler arasında kıyasıya bir kavga başladı. İlk 10’a giremeyenler arasında Renée Fleming de vardı. Ama üzülmeye gerek yok , çünkü ilk 10 arasında Leyla Gencer de, Jessye Norman da, Angela Gheorghiu ve Anna Netrebko da yoktu. Youtube’da yayınlanan yorumlarda, listeye giren falanca sopranonun, filancanın ellerine su bile dökemeyeceği söyleniyor, tartışmalar kimi zaman hakaretlere varan ifadelerle ateşleniyordu.

Faustina Bordoni
Opera şarkıcılarının, hele özellikle sopranoların böyle ateşli takipçileri olması her devirde merak konusuydu. Örneğin 18. yüzyıl Londra opera sahnelerinde Handel’in bestelediği ve yönettiği operaların baş kadın rolleri konusundaki rekabetlerini saç saça, baş başa kavgaya döndüren Francesca Cuzzoni ile Faustina Bordoni’nin, aynı zamanda seyircilerini de iki rakip kampa böldükleri biliniyordu. Maria Callas ile Renata Tebaldi arasında var olduğu basın tarafından sürekli işlenen rekabet konusu büyük ihtimalle her iki sopranonun plak satışlarını harekete geçirmeyi tetiklemek maksadıyla yapılmaktaydı. Divaların nasıl yetiştiğini, en tepeye ne denli çetin bir ses ve beden işçiliği sonucu ulaştıklarını göz önüne aldığımızda onların elde ettikleri başarıyı kıskançlıkla koruma iç güdüsüyle davranmalarını da doğal karşılamalıyız.

Renée Fleming
ÇAĞDAŞ DİVA


Renée Fleming, çağdaş bir Diva. Geniş repertuarı, dünya opera sahnelerinin en çok aranan ve hayran olunan sopranolarının başında gelmesi, kariyerinin zirveye ulaştığı dönemde yapmakta olduğu video kayıtları ile opera tarihinin en gözde eserlerini belgelemesi dolayısıyla parıldamakta. Bütün bu parıltıların altında neler olduğunu ise ona sormalıyız. Kısa bir zaman önce yaptığı televizyon belgeselinde Renée Fleming, başarıya ulaşmanın insanın sırtına büyük bir yük bindirdiğini, yıllarca azimle çabalayarak arzu ettiği yere geldiğinde fena halde korkuya kapıldığını söylüyordu. Konuşmayı öğrenmeden şarkı söylemeyi öğrenen Fleming, çok içe kapanık, utangaç ve anti-sosyal bir genç kız olduğunu, kendini sadece şarkı söyleyerek ifade edebildiğini anlatıyordu. Kariyerinin ilk on yılı boyunca çok fazla çalışmış Fleming. O geniş repertuarını her opera sezonu 10 yeni opera öğrenerek elde etmiş. Zaten lisedeki adı da “Bayan Mükemmel”miş. 

HEM OPERA HEM SOFT ROCK

Cher
Ne var ki başarının bedeli besbelli ağır bir Diva için. “Hem birinci sınıf bir kariyer, hem evlilik, hem çocuklar bir arada ne yazık ki yürümüyor” diyen Renée Fleming kocasından ayrıldıktan sonra bir süre opera sahnelerini bırakmayı, sadece çocukları ile ilgilenmeyi ve ders vererek mesleğini sürdürmeyi düşünmüş ama onun gibi dünyaca ünlü bir sopranonun kariyerinin en tepe noktasında sahneleri bırakmasına kimsenin gönlü razı gelmediği belli. Zaten iki kızını da başarıyla büyütmüş, hatta onlarla birlikte Dark Hope adlı bir “indie rock” albümü ortaya çıkarmış Fleming. Albümde yer alan Peter Gabriel şarkısı In Your Eyes’ı dinlerken opera yıldızı Renée Fleming gidiyor yerine yılların pop şarkıcısı Cher’in o sanki derin bir kuyunun dibinden gelen koyu ses rengini bile gölgede bırakan başka bir Renée geliyor.

MUHTEŞEM BİR OPERA KARİYERİ

Angela Gheorghiu
Renée Fleming tam anlamıyla dolu dolu bir “Lirik Soprano”. Yani eskilerden Elisabeth Schwarzkopf, Montserrat Caballé, Mirella Freni, Kiri Te Kanawa, yenilerden Angela Gheorghiu ve Anna Netrebko gibi sopranoların arasındaki kuşakta yer alan fakat yeni gelen gençlere rağmen ışığı hiç sönmeden daima parlayan bir yıldız. O, Verdi’nin La Traviata’sının aşkı uğruna kendini feda eden “Kamelyalı Kadın”ı; Otello’nun deli gibi kıskanıp boğduğu günahsız ve tertemiz “Desdemona”sı; Mozart’ın Figaro’nun Düğünü operasının hüzünlü “Kontes”i. O, Richard Strauss’un Der Rosencavalier “Güllü Şövalye” operasının olgun soylu kadını “Marschallin” rolünü, eserin bestelendiğinden bu yana bütün ihtişamı ile canlandıran birkaç sopranodan biri.

Fleming’in sesinin renk paleti az sopranoya nasibolacak derecede pürüzsüz. Söz gelimi Maria Callas’ın sesi üç değişik bölgeye ayrılır ve her bölgede renk değişirdi. Kimi lirik sopranonun sesinin orta ve tiz bölümü pürüzsüz giderken, alt seslerde gücünü ve rengini yitirdiğini görürüz. Ya da tam tersi olur. Oysa Fleming’in sesi bir uçtan öteki uca aynı dolulukta ve güzelliktedir. Müthiş sağlam bir tekniği vardır, nefes aldığını bile hissetmezsiniz. İtalyan ve Alman repertuarındaki rahatlığını Fransız ve Rus repertuarında da devam ettirir. Örnekse, Fransız bestecisi Massenet’in Manon’u onun hem ses tekniğini hem de oyunculuk gücünü sergilediği operalardan biridir. Nitekim, Rus olmayan bir sopranonun Çaykovski’nin Evgeniy Onegin operasının kadın kahramanı “Tatiana”yı Rusların en ünlü baritonu Dmitri Hvorostovsky’nin “Onegin”i karşısında bu denli kusursuz ve etkileyici yorumlayabilmesi Rus eleştirmenleri bile soluksuz bırakmıştır.

RENEE FLEMING VE MODA

Kiri Te Kanawa
Renée Fleming opera sahnelerinde zaferden zafere koşarken konserlerini de ihmal etmez. Onu dünyanın her köşesinde verdiği konserlerde birbirinden şık gece elbiseleri içinde görebilirsiniz. Sahnede şıklığı ile göz kamaştıran opera şarkıcısı çok azdır. Çoğu rüküş denecek derecede zevksiz giyinir nedense. Kiri Te Kanawa’nın karpuz kollu tafta tuvaletleri ya da Monserrat Caballé’nin cüssesine bakmadan giydiği geniş omuzlu pelerinleri zevksizlik örnekleri olarak tarihe geçmiştir bir zamanlar. Konser sahnesinde şıklıkları ile tanınan iki önemli sopranodan biri Maria Callas, öteki de  Leyla Gencer’di. Her iki soprano da şık giysilerini aynı zamanda söyledikleri aryaların duygusunu yansıtan aksesuarlar olarak kullanırlardı.
Fleming 

Renée Fleming’in sahne giysileri en az sesi ve yorumu kadar dikkat çekici. Yıllar önce Strauss’un Vier Letzte Lieder “Dört Son Şarkı”sını yorumlarken giydiği bir tarafı duman rengi, öte tarafı açık gri Issay Miyake elbisesini aynı Callas ve Gencer gibi şarkılarına eşlik ettirmişti. Ünlü modacı Gian-Carlo Ferré 1998 yılından ölene kadar Fleming’in hem konser giysilerini hem de gündelik kıyafetlerini tasarlayan kişiydi. Ancak, Fleming tek bir tasarımcı ile yetinmiyor ve her konser için çok farklı elbiselerle seyircisinin karşısına çıkıyor. Onu biraz garip bir Vivien Westwood giysisinin içinde de görebiliriz, kıpkırmızı strapless bir Angel Sanchez tasarımında da. Ya da Obama’nın Başkanlık töreninde eksi otuz derecede “You’ll Never Walk Alone” şarkısını söylerken giydiği kırmızı Bill Blass Paltosu ile. Renée Fleming’in sahne kostümlerini de ünlü moda tasarımcıları hazırlıyor. 2008 yılı Metropolitan Operası Açılış Galası’nda Fleming, La Traviata operasının ikinci perdesi için sanatçı Christian Lacroix’nın yarattığı iki ayrı kostümü giymişti. Manon operasında ise kostümlerini Chanel’in ünlü tasarımcısı Karl Lagerfeld hazırladı. Richard Strauss’un Capriccio operasının son sahnesinde Fleming, John Gallino’nun bir tasarımını giymişti. Moda dünyası ile opera dünyasının buluşması idi bu.
Renée Fleming için hayranlarından biri “Yarabbim, onun başaramadığı ne var?” diye soruyor. Renée Fleming ise başarısının bedelinin ağır olduğunu düşünmekte. O, opera seyircilerini mestetmek için kendi özel hayatını büyük bir zevkle feda eden opera kahramanlarından biri aslında.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder